× BRAND STORY MODA
Moda Haberleri Trend ve Stil Sokak Modası Radar Alışveriş DekorasyonTümü
HAYAT
Söyleşiler Spor Koçun Sağlık / Bakım Gezinti Mekanlar Sinema / Müzik Etkinlikler Kendin YapTümü
EXCLUSIVE MAGAZİN
Kırmızı Halı İlham Al Tarzı Ne ÜnlülerTümü
DEFİLEÜRÜN İNCELEMESİ
Brand story

EMRE ERDEMOĞLU

"Beni Bağrına Bas" koleksiyonu, bitip tükenmez bir sabrın, önyargısız olmanın, birbirimizin hatalarını, budalalıklarını ve çirkinliklerini kabul etmenin ve en zor anlarda bile birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya öneriyor.

by Buse İldem 30/10/2020
Emre Bey merhaba, öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. İlk Koleksiyonum “Sandık Lekesi” ile İtalya MED MODA'da 'Yılın Tasarımcısı ödülü aldım. Bunun üzerine ulusal ve uluslararası bir çok platformda ödüller aldım ve moda kariyerim başladı. 2015 Yılında Vogue Italia’nın dikkatini çekerek, Turkish Leather Brand ile ortak bir projede buluştum. Vogue Italia için 8 sayfalık özel bir moda çekimi gerçekleştirerek İtalya'nın Floransa şehrinde özel bir davetle koleksiyonumu sundum. Bir yandan Türkiye'deki moda haftalarında her sezon koleksiyon hazırlayarak defilelerimi gerçekleştirdim. Bugün hala Bomonti'deki stüdyomda erkek modası üzerine insanlara hizmet vermekteyiz. 

Size göre iyi bir tasarım nedir?

- Hikayesi olan, duygusu olan, duruşu, anlatacak bir şeyi olan tasarım iyi tasarımdır. Sezonun trendlerini anlatan, renkleriyle , gustosu ve kumaş seçimiyle ilham veren tasarım iyi tasarımdır.

Kendi markanızı çıkarma fikri ilk ne zaman oluştu ve size ilham veren şey ne oldu?

- Çok küçük yaşlarda başladı bu düşünce. O yaşlarda insanların giysilerini inceler, çizimler yapardım. Eğitim hayatımı da ona göre kurguladım. Moda okudum, hep çok çalıştım. 2009 Yılında ilk showroomumu açıp koleksiyonlarımı hazırlamaya başladım. Hayattaki tek derdim üretmek. Hikayesi olan tasarımlar yapıp, insanlara o duyguyu geçirmek. İnişli çıkışlı bir yol bizimkisi. Sabırlı olmanız ve kendinize inanmanız gerekiyor.

Kendi markanızı kurma sürecinde sizi en çok ne zorladı?

- Üretim kısmı her zaman zor ve sıkıcı bir süreçtir. Bu işe ilk başladığım yıl üretimlede ilgilendim. Korkunç bir süreçti. Yaratıcılığınıza gölge düşürüyor bu süreç. Kesinlikle bir başkasının kontrolünde olmalı. Ben artık tamamen yaratıcı kısmındayım. Üretimi yöneten başka bit ekip var.


                                                     


Yaşadığınız şehrin tasarımlarınızı etkilediğini düşünüyor musunuz? 

- Doğduğum ev, büyüdüğüm topraklar, coğrafya her zaman ilham verdi koleksiyonlarıma. Hepsinin içinden geçtiği karakter yine kendime çıktı. Bu coğrafyada ilham alabileceğim o kadar çok done var ki...

Tasarım alanında aldığınız ödüllerden ve sizde uyandırdığı duygulardan bahsedebilir misiniz?

- Benim ilk defilem ve ilk ödülüm İtalya'da oldu. Benim için güzel bir deneyimdi. Farklı kapılar açtı bana, güzel ilişkiler kurmuştum o dönem için. Daha sonraki süreçte markamı destekleyen birlikteliklere dönüştürdüm bu ilişkileri. En son Berlin fashion week 'de 2 sezon üst üste defile yaptım. Oda benim için hem keyifli hem de güzel birlikteliklere neden olmuştu.

Bugüne kadar yaptığınız tasarımlarda sizi en çok yansıttığını düşündüğünüz hangisiydi ya da en nadide parçanız nedir?

- Hepsi çok kıymetli benim için , birbirinden ayırmam mümkün değil. İlk koleksiyonum “Sandık Lekesi'nden" , son koleksiyonum “Beni Bağrına Bas’a" kadar içinde kendi hikayelerimi oluşturduğum benim için hep çok kıymetli işler olacak hepsi. Dönüp arkama baktığımda iyi yapmışım diyorum. Hikaye adamıyım ben. Hepsi için yazılmış, söylenmiş sözler var. Duygusu yüksek işler yapıyorum. İnsanlara geçtiğini görmek daha da heyecanlandırıyor beni. 

Bugünkü siz, mesleğine henüz başlamış size ne söylemek isterdi?

- Doğru yol Emre, devam.... İlk başladığım günde de böyle söylemiştim. Bugün yine aynı cümleyi kullanırdım. Bu yola ve kendime her zaman çok inandım.

Moda sektörüne girmek isteyenlere önerileriniz nedir?

Uzun ve zor bir yolculuk. Hayal gücüne inanmaları, onu beslemeleri gerekiyor. Sabır isteyen bir iş bizimkisi. Çocuk büyütmeye benzetiyorum bir markanın oluşum ve gelişim sürecini... Neyle beslersen ruhunu, zaman ilerledikçe köklerinden , damarlarından çiçekler fışkırıyor. Buda öyle birşey...


                                              


Dijital ortamda fashion week sizin için nasıl bir deneyimdi?

- Farklı bir deneyim oldu hepimiz için. Aslında iyi tarafı hiç stres olmadan, tekrar tekrar çekilebiliyor olması. Manken mi düştü? Çantası mı kaydı? Saçımı bozuldu? gibi sorularınız olmuyor. İlk kez hiç gerilmedim mesela... Seyircilerin olması bizde ayrı bir yük. Davetliler, oturum düzeni modellerin zamanlaması vs derken oldukça stresliydi önceki sezonlar. 

Dijital ortam kolaylık mı sağlıyor yoksa çok daha mı zor?

- Kesinlikle daha kolay, stressiz oluyor. Sadece dostlarımızın yanımızda olmaması biraz üzücüydü kendi adıma. Her sene aynı heyecanı paylaştığım arkadaşlarım bu sene yoktu. Kuliste gözüm hep onları aradı....

Tasarımlarınızın bu seneki ilham kaynağı neler? Nasıl parçalardan oluşuyor?

- Emre Erdemoğlu 2020-2021 Sonbahar-Kış koleksiyonunda "Beni Bağrına Bas" temasıyla birbirimizi bağrımıza basmanın, cömertliğin, bitip tükenmez bir sabrın, önyargısız olmanın, birbirimizin hatalarını, budalalıklarını ve çirkinliklerini kabul etmenin ve en zor anlarda bile birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya öneriyor. İnsan ilişkilerinin günümüzde geldiği son noktayı protestan bir anlatımla ifade etmeye çalıştım koleksiyonumda. Duygunun, hissiyatın azaldığı bir dünyayı kabul etmeyip birbirimize daha sıkı sarılmamız gerektiğini farklı bir dille anlattım koleksiyonda.

Koleksiyonun bütününde birbirine sarılmış insan figürlerini dokuma ve baskı teknikleriyle ilmek ilmek işledik. Tüm detaylarda sıkı sıkı sarılan figürleri grafiksel bir dille yorumlayıp, üç boyutlu insan figürleri tasarlayıp koleksiyona enjekte ettim. 70'ler stili yıkamasız, likrasız gramajlı jeanleri bu sezon ilk kez koleksiyonumda göreceksiniz. O size çok tanıdık gelen slim fit Emre Erdemoğlu kalıpları yerini deforme olmuş formlara bıraktı bu sezon. Çok geniş omuzlarla izleyenleri şaşırtacağız....

Sıcak ve soğuk renklerin bir arada sunulduğu iki kutuplu koleksiyonu daha da çarpıcı ve eğlenceli hale getiriyor. Ana renkte gök mavi ve pişmiş portakal önemli rol oynuyor. Lila, limon sarısı ve sonbahar yeşili yardımcı karakter gibi tam ara tonlara enjekte edildi. Asıl star karakterimiz şımarık beyaz! Bu koleksiyonun saflığı ondan sorulur...Dönem olarak 70'ler üzerinde çalıştığım için bol aksesuarlı bir koleksiyon göreceksiniz. Uzun deri eldivenler, geometrik formda trikolar, çantalı kemerler, yerle bir atkılar defilenin süprizleri arasında yer alıyor...


                                          


Özellikle erkek modasını tercih etmenizin nedenlerini ve erkek giyim tasarlamanın artılarını/eksilerini öğrenebilir miyiz?

- Üniversitede öğrenci olduğum yıllarda markalaşma sürecim başladı ve bu süreçte kadın giyimin ,erkek giyime oranla dünyada bambaşka bir yere geldiğini, yelpazasinin çok daha geniş olduğunu gördüm. Kendim için de alışverişe çıktığım da erkek modasının çok kısır ve alanının dar olduğunu deneyimledim. Buda erkek modadına başlamam da önemli bir sebep oldu aslında. 

Erkek giyim kadın giyimden çok farklı daha eğlenceli. Erkekler inandıkları kişilere teslim olurlar. Kadınlar başkaları için giyindiği için hata yapma oranları daha yüksektir. Stilde belli bir yolda gidemezler. Hep değişkendir çünkü etrafında çok fazla rakibi vardır. Erkek gerçekten ihtiyaç duyar satın alır. Bunu yaparken de teslim olur.

Denim ve deri tasarımlar çalışmak konusunda ustasınız. Bu iki dokuyu üzerinde iyi taşımak isteyenlere nasıl ipuçları verirdiniz?

- Çok teşekkür ederim. Deri benim bu işe başladığım ilk günden beri kullanmaktan çok keyif aldığım özel bir materyal. Zamansız bir ürün. Jean de öyle asla modası geçmeyen, kaldıkça güzelleşen muhteşem ikili olarak görüyorum. Bence herkesin gardrobunda bu zamansız, kurtarıcı iki ürünün olması gerekiyor. Açıkçası benim bile hayatımı kolaylaştırıyor. Yıkamalı, kalıbı iyi bir jean pantolon, iyi dikilmiş bir deri ceketiniz varsa gardrobunuzda, günü kurtarırsınız!

Çevre dostu bir tasarım yaratırken moda trendlere bağlı kalmak zor oluyor mu?

- Hiçbir zorluğu yok, çıkan koleksiyonda gördüğünüz üzere kumaş kalitesi, konforu, ışığı rengi tam istediğimiz kıvamda. Hikayesiyle, duygusuyla ve yenilikçi yaklaşımıyla, protestan yönüyle tam istediğim gibi bir koleksiyon oldu. 

Bu yaşadıklarımız gelecek planlarınızı nasıl değiştirdi? Şimdi sırada ne var?

- Kendi markamla ilgili yepyeni bir sürece giriyorum, aslında tasarımcılar için sağlıklı bir süreç başlıyor. Yenilenen dünyada el işçiliğin, sanatın, zanaatın kıymetinin artacağını düşünüyorum. Özel dikimin, kaliteli kumaşın ve ürünün daha katma değer kazanacağını bir döneme giriyoruz. Yenilenme ve yapılanma sürecindeyiz. Biraz da yeni dünya anlayışı öğretecek bize, bu süreçte neler yapmamız gerektiğini.


ÖNERİLER
Emre Bey merhaba, öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. İlk Koleksiyonum “Sandık Lekesi” ile İtalya MED MODA'da 'Yılın Tasarımcısı ödülü aldım. Bunun üzerine ulusal ve uluslararası bir çok platformda ödüller aldım ve moda kariyerim başladı. 2015 Yılında Vogue Italia’nın dikkatini çekerek, Turkish Leather Brand ile ortak bir projede buluştum. Vogue Italia için 8 sayfalık özel bir moda çekimi gerçekleştirerek İtalya'nın Floransa şehrinde özel bir davetle koleksiyonumu sundum. Bir yandan Türkiye'deki moda haftalarında her sezon koleksiyon hazırlayarak defilelerimi gerçekleştirdim. Bugün hala Bomonti'deki stüdyomda erkek modası üzerine insanlara hizmet vermekteyiz. 

Size göre iyi bir tasarım nedir?

- Hikayesi olan, duygusu olan, duruşu, anlatacak bir şeyi olan tasarım iyi tasarımdır. Sezonun trendlerini anlatan, renkleriyle , gustosu ve kumaş seçimiyle ilham veren tasarım iyi tasarımdır.

Kendi markanızı çıkarma fikri ilk ne zaman oluştu ve size ilham veren şey ne oldu?

- Çok küçük yaşlarda başladı bu düşünce. O yaşlarda insanların giysilerini inceler, çizimler yapardım. Eğitim hayatımı da ona göre kurguladım. Moda okudum, hep çok çalıştım. 2009 Yılında ilk showroomumu açıp koleksiyonlarımı hazırlamaya başladım. Hayattaki tek derdim üretmek. Hikayesi olan tasarımlar yapıp, insanlara o duyguyu geçirmek. İnişli çıkışlı bir yol bizimkisi. Sabırlı olmanız ve kendinize inanmanız gerekiyor.

Kendi markanızı kurma sürecinde sizi en çok ne zorladı?

- Üretim kısmı her zaman zor ve sıkıcı bir süreçtir. Bu işe ilk başladığım yıl üretimlede ilgilendim. Korkunç bir süreçti. Yaratıcılığınıza gölge düşürüyor bu süreç. Kesinlikle bir başkasının kontrolünde olmalı. Ben artık tamamen yaratıcı kısmındayım. Üretimi yöneten başka bit ekip var.


                                                     


Yaşadığınız şehrin tasarımlarınızı etkilediğini düşünüyor musunuz? 

- Doğduğum ev, büyüdüğüm topraklar, coğrafya her zaman ilham verdi koleksiyonlarıma. Hepsinin içinden geçtiği karakter yine kendime çıktı. Bu coğrafyada ilham alabileceğim o kadar çok done var ki...

Tasarım alanında aldığınız ödüllerden ve sizde uyandırdığı duygulardan bahsedebilir misiniz?

- Benim ilk defilem ve ilk ödülüm İtalya'da oldu. Benim için güzel bir deneyimdi. Farklı kapılar açtı bana, güzel ilişkiler kurmuştum o dönem için. Daha sonraki süreçte markamı destekleyen birlikteliklere dönüştürdüm bu ilişkileri. En son Berlin fashion week 'de 2 sezon üst üste defile yaptım. Oda benim için hem keyifli hem de güzel birlikteliklere neden olmuştu.

Bugüne kadar yaptığınız tasarımlarda sizi en çok yansıttığını düşündüğünüz hangisiydi ya da en nadide parçanız nedir?

- Hepsi çok kıymetli benim için , birbirinden ayırmam mümkün değil. İlk koleksiyonum “Sandık Lekesi'nden" , son koleksiyonum “Beni Bağrına Bas’a" kadar içinde kendi hikayelerimi oluşturduğum benim için hep çok kıymetli işler olacak hepsi. Dönüp arkama baktığımda iyi yapmışım diyorum. Hikaye adamıyım ben. Hepsi için yazılmış, söylenmiş sözler var. Duygusu yüksek işler yapıyorum. İnsanlara geçtiğini görmek daha da heyecanlandırıyor beni. 

Bugünkü siz, mesleğine henüz başlamış size ne söylemek isterdi?

- Doğru yol Emre, devam.... İlk başladığım günde de böyle söylemiştim. Bugün yine aynı cümleyi kullanırdım. Bu yola ve kendime her zaman çok inandım.

Moda sektörüne girmek isteyenlere önerileriniz nedir?

Uzun ve zor bir yolculuk. Hayal gücüne inanmaları, onu beslemeleri gerekiyor. Sabır isteyen bir iş bizimkisi. Çocuk büyütmeye benzetiyorum bir markanın oluşum ve gelişim sürecini... Neyle beslersen ruhunu, zaman ilerledikçe köklerinden , damarlarından çiçekler fışkırıyor. Buda öyle birşey...


                                              


Dijital ortamda fashion week sizin için nasıl bir deneyimdi?

- Farklı bir deneyim oldu hepimiz için. Aslında iyi tarafı hiç stres olmadan, tekrar tekrar çekilebiliyor olması. Manken mi düştü? Çantası mı kaydı? Saçımı bozuldu? gibi sorularınız olmuyor. İlk kez hiç gerilmedim mesela... Seyircilerin olması bizde ayrı bir yük. Davetliler, oturum düzeni modellerin zamanlaması vs derken oldukça stresliydi önceki sezonlar. 

Dijital ortam kolaylık mı sağlıyor yoksa çok daha mı zor?

- Kesinlikle daha kolay, stressiz oluyor. Sadece dostlarımızın yanımızda olmaması biraz üzücüydü kendi adıma. Her sene aynı heyecanı paylaştığım arkadaşlarım bu sene yoktu. Kuliste gözüm hep onları aradı....

Tasarımlarınızın bu seneki ilham kaynağı neler? Nasıl parçalardan oluşuyor?

- Emre Erdemoğlu 2020-2021 Sonbahar-Kış koleksiyonunda "Beni Bağrına Bas" temasıyla birbirimizi bağrımıza basmanın, cömertliğin, bitip tükenmez bir sabrın, önyargısız olmanın, birbirimizin hatalarını, budalalıklarını ve çirkinliklerini kabul etmenin ve en zor anlarda bile birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya öneriyor. İnsan ilişkilerinin günümüzde geldiği son noktayı protestan bir anlatımla ifade etmeye çalıştım koleksiyonumda. Duygunun, hissiyatın azaldığı bir dünyayı kabul etmeyip birbirimize daha sıkı sarılmamız gerektiğini farklı bir dille anlattım koleksiyonda.

Koleksiyonun bütününde birbirine sarılmış insan figürlerini dokuma ve baskı teknikleriyle ilmek ilmek işledik. Tüm detaylarda sıkı sıkı sarılan figürleri grafiksel bir dille yorumlayıp, üç boyutlu insan figürleri tasarlayıp koleksiyona enjekte ettim. 70'ler stili yıkamasız, likrasız gramajlı jeanleri bu sezon ilk kez koleksiyonumda göreceksiniz. O size çok tanıdık gelen slim fit Emre Erdemoğlu kalıpları yerini deforme olmuş formlara bıraktı bu sezon. Çok geniş omuzlarla izleyenleri şaşırtacağız....

Sıcak ve soğuk renklerin bir arada sunulduğu iki kutuplu koleksiyonu daha da çarpıcı ve eğlenceli hale getiriyor. Ana renkte gök mavi ve pişmiş portakal önemli rol oynuyor. Lila, limon sarısı ve sonbahar yeşili yardımcı karakter gibi tam ara tonlara enjekte edildi. Asıl star karakterimiz şımarık beyaz! Bu koleksiyonun saflığı ondan sorulur...Dönem olarak 70'ler üzerinde çalıştığım için bol aksesuarlı bir koleksiyon göreceksiniz. Uzun deri eldivenler, geometrik formda trikolar, çantalı kemerler, yerle bir atkılar defilenin süprizleri arasında yer alıyor...


                                          


Özellikle erkek modasını tercih etmenizin nedenlerini ve erkek giyim tasarlamanın artılarını/eksilerini öğrenebilir miyiz?

- Üniversitede öğrenci olduğum yıllarda markalaşma sürecim başladı ve bu süreçte kadın giyimin ,erkek giyime oranla dünyada bambaşka bir yere geldiğini, yelpazasinin çok daha geniş olduğunu gördüm. Kendim için de alışverişe çıktığım da erkek modasının çok kısır ve alanının dar olduğunu deneyimledim. Buda erkek modadına başlamam da önemli bir sebep oldu aslında. 

Erkek giyim kadın giyimden çok farklı daha eğlenceli. Erkekler inandıkları kişilere teslim olurlar. Kadınlar başkaları için giyindiği için hata yapma oranları daha yüksektir. Stilde belli bir yolda gidemezler. Hep değişkendir çünkü etrafında çok fazla rakibi vardır. Erkek gerçekten ihtiyaç duyar satın alır. Bunu yaparken de teslim olur.

Denim ve deri tasarımlar çalışmak konusunda ustasınız. Bu iki dokuyu üzerinde iyi taşımak isteyenlere nasıl ipuçları verirdiniz?

- Çok teşekkür ederim. Deri benim bu işe başladığım ilk günden beri kullanmaktan çok keyif aldığım özel bir materyal. Zamansız bir ürün. Jean de öyle asla modası geçmeyen, kaldıkça güzelleşen muhteşem ikili olarak görüyorum. Bence herkesin gardrobunda bu zamansız, kurtarıcı iki ürünün olması gerekiyor. Açıkçası benim bile hayatımı kolaylaştırıyor. Yıkamalı, kalıbı iyi bir jean pantolon, iyi dikilmiş bir deri ceketiniz varsa gardrobunuzda, günü kurtarırsınız!

Çevre dostu bir tasarım yaratırken moda trendlere bağlı kalmak zor oluyor mu?

- Hiçbir zorluğu yok, çıkan koleksiyonda gördüğünüz üzere kumaş kalitesi, konforu, ışığı rengi tam istediğimiz kıvamda. Hikayesiyle, duygusuyla ve yenilikçi yaklaşımıyla, protestan yönüyle tam istediğim gibi bir koleksiyon oldu. 

Bu yaşadıklarımız gelecek planlarınızı nasıl değiştirdi? Şimdi sırada ne var?

- Kendi markamla ilgili yepyeni bir sürece giriyorum, aslında tasarımcılar için sağlıklı bir süreç başlıyor. Yenilenen dünyada el işçiliğin, sanatın, zanaatın kıymetinin artacağını düşünüyorum. Özel dikimin, kaliteli kumaşın ve ürünün daha katma değer kazanacağını bir döneme giriyoruz. Yenilenme ve yapılanma sürecindeyiz. Biraz da yeni dünya anlayışı öğretecek bize, bu süreçte neler yapmamız gerektiğini.