"Az al, iyi seç, uzun süre kullan."- Vivienne Westwood
Sürdürülebilir kıyafetler, sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir moda… Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bu kavramın gerçekten ne olmadığını biliyor musunuz?
Sürdürülebilirlik kavramı bir trend değil. Son zamanlarda ortaya çıkan bir moda oyuncusu da değil. Stella McCartney’nin öncülüğünü yaptığı bir şey de değil. “Fast-fashion”’na tam anlamıyla karşı çıkan bir kavram. Bir markanın sürdürülebilir olması için birden fazla kriter var. Örneğin, bir markanın sadece bir kapsül koleksiyon çıkartması onu sürdürülebilir bir marka yapmıyor. Peki bir markayı sürdürülebilir yapan şey nedir?
Sürdürülebilirlik, özellikle son zamanlarda gündemde olan ekolojik bir moda alanı yaratmaya çalışan bir terim. Bu kavramı tam olarak anlamak ve sizlere aktarmak için geçtiğimiz yıl Milano’daki Salvatore Ferregamo müzesini ziyaret ettik.Orada bu kavramı daha iyi sindirebildik ve adeta parçalar birleşti. İtalyan lüks moda markası Salvatore Ferragamo ve sürdürülebilirliğin bağlantısı nedir diye içinizden geçirebilirsiniz. Salvatore Ferragamo 1920’lerdeki materyal kıtlığı yüzünden organik materyaller kullanarak sürdürülebilirliğin ilk temellerini atmış. Bu sebeple Salvatore Ferragamo ve sürdürülebilirliğe aynı çatı altında rastlıyoruz. Milano’da rastlantı sonucu girdiğim sürdürülebilirlik etkinliğinde aldığımız notları cümlelere dökerek sizinle paylaşacağız.
Sürdürülebilirlik gelecek kuşağın kendi ihtiyaçlarını karşılamasını engellemeden, günümüzün ihtiyaçlarını karşılayabilme kapasitesi. Üretim yöntemleriyle sınırlı olmayan, çevreyi birincil bir kavram olarak ortaya koyan küresel bir olgu. Kısacası, enerji tüketimiden, atık hacmine, ana materyal seçiminden, çalışanların sağlığına kadar uzanan bir yolculuk. Eşit, duyarlı ve inovatif değerler ışığındaki markalaşma serüveni diyebiliriz. Geri dönüştürülmüş pvc mont, muz liflerinde yapılan ayakkabı, eski kotlardan yapılan yeni kot pantolonlar sürdürülebilir fikirlerinden sadece birkaçı. Bunun yanında doğaya zararı olmayan herhangi bir materyal de sürdürülebilirlik cumhuriyetinden. Fuarlardaki gözlemlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki markalar genellikle geri dönüştürülmüş PVC’leri hayata döndürerek yeni koleksiyonlar yaratmışlar. Kıyafetlerin üretiminde su yerine portakal suyu kullanılması da dikkatimizi çeken tılsımlı ayrıntılar arasında.
Bu etik aromalı kavramla ilgili öğreneceğimiz birçok şey var. Daha detaylı bilgilerle moda yolunuzu aydınlatmak istiyorsanız, “Fashion Revolution” ‘ a kesinlikle göz atmalısınız.
Eşitliğin ana fikir olduğu, farkınladıkla başlayan ve yeni stratejileri düşünmeye teşvik eden duyarlı, kollektif bir anlayış olan sürdürülebilirlik bir trend olmaktan çıkıp tüm markaların uygulaması gereken bir kavram aslında. Tüketiciler olarak bize de bazı misyonlar düşüyor. Bilinçli alışveriş yaparak daha duyarlı, lokal ve sürdürülebilir markalara destek olmalıyız. Moda Hayat ailesi olarak dev markaların sürdürülebilirlik yolundaki çıkardıkları ayak sesleri bizi geleceğe karşı daha çok umutlandırıyor.
Bir sonraki Pozitif Moda serimiz için takipte kalın!