× BRAND STORY MODA
Moda Haberleri Trend ve Stil Sokak Modası Radar Alışveriş DekorasyonTümü
HAYAT
Söyleşiler Spor Koçun Sağlık / Bakım Gezinti Mekanlar Sinema / Müzik Etkinlikler Kendin YapTümü
EXCLUSIVE MAGAZİN
Kırmızı Halı İlham Al Tarzı Ne ÜnlülerTümü
DEFİLEÜRÜN İNCELEMESİ
Hayat / Söyleşiler

OTANTİK SERİ GİRİŞİMCİ: SİNA AFRA İLE…

Türkiye'nin en başarılı girişimcilerinden Sina Afra ile Markafoni, Girişimcilik Vakfı ve Undo Labs hakkında konuştuk.

by Sinan Odak 08/06/2015

Sina Afra kimdir?

Türk internet girişimcisi ve iş adamı olan SinaAfra, yaşantısının büyük bir bölümünü Avrupa’da geçirmiştir.Münster Üniversitesi’nden İşletme bölümünden mezun olduktan sonra danışmanlıkşirketi KPMG ile iş hayatına başlamıştır. Daha sonra eBay bünyesinekatılarak 3 yıl sonra eBay Türkiye (Gittigidiyor) Yönetim Kurulu üyeliğigörevini yerine getirmiştir. 2008 yılında ise ortaklarıyla birlikte Türkiye’ninilk özel alışveriş kulübü olarak Markafoni’yi kurmuştur.25 kadar teknoloji ve internet şirketine melek yatırımcı olarak ortakolmuştur. Yatırımları Türkiye, ABD, Almanya, İngiltere ve Hollanda’dadır.

Sina Afra Markafoni satışındansonra Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın kurmuştur ve Yönetim Kurulu Başkanlığınıyürütmektedir. Vakfın amacı Türkiye’de girişimcilik kültürünü geliştirmek olup,her sene değişik üniversitelerden gençlere burs vermektir.

Sina Afra’nın blogunu takip etmenizi vepaylaşımlarını okumanızı tavsiye ederim. Sina Afra Blog . İyi bir girişimci, akıl hocasıolmasının yanı sıra ayrıca iyi de bir bloggerdır bana göre. Şu anda yeni biroluş içindeler. Açıkcası ilk duyduğumda bana epey garip gelmişti UNDO. Şimdi deher aşamasını takip ediyorum. Bakalım sizler ne düşüneceksiniz. Oncayoğunluğunun arasında bize zaman ayırarak röportajı gerçekleştirdiği için SinaAfra’ya tüm ModaHayat aile olarak teşekkür ediyoruz.

 

İşDünyasında ya da özel hayatta çoğu kişinin bir akıl hocası vardır.Kimisinin babası, kimisinin öğretmenidir bu akıl hocası. Sizin akıl hocanız varmıydı? Varsa kimdi?

Rol modellerim her zaman değişmiştir. Akıl hocalarım maalesef çokolmadı.

Sizin debir mentor olduğunuzu biliyorum. Mentorluk yaptığınız kişilere neler aşılamayaçalışırsınız?

       Benim için en önemlisi deneyimlerimi paylaşmak. Bunun dışındamentorluk yaptığım kişilere her zaman şunu söylerim: Yaptığın işi seviyorsan oişte devam etmelisin. 

Sürekli rolmodel değiştirmişsiniz. Son noktayı ise Elon Musk ile koymuşsunuz. Elon Musk’ısizin için farklı ve değerli yapan nedir?

Hayatımın her döneminde ilham aldığım kişiler farklı oldu. Her günyeni fikirler ve bilgilerle dünya görüşümü oluştururken ve bu süreçtesorumluluklarım da çeşitlenirken, doğal olarak rol modellerim de değişti,çoğaldı. Çocukluğumun rol modeli babamdı. Tabii o zaman “Babacığım, sen benimrol modelimsin” diye bir şey ifade edilmezdi. Üniversite zamanlarımdaise Boris Becker Wimbledon’u kazandığında, onu rol modeli olarakbenimsemiştim. Fakat üniversite zamanlarımda “senin rol modelin kim?” diye sorsaydınız,kesinlikle öyle sıkıcı birşeyimin olmadığımı, sadece “beğendiğim”sanatçılar ve sporcuların olduğunu söylerdim. Açıkçası benim üniversitedünyamda rol modelleri için çok yer yoktu. Sadece bir sporcunun taa ozamanlardan bugüne kadar kalbimde özel bir yeri vardır: Muhammed Ali. Rolmodelim değildi ama tarzıyla, hikayesiyle, yaptıklarıyla benim için her zamanbir numaradır. İş hayatına başladıktan sonra asıl rol modellerim ortaya çıkmayabaşladı. Bunlar genelde çok başarılı CEO’lar oluyordu. Çok eskilerden bir Anthony LeeIacocca diye bir Chrysler CEO’su vardı. Bunun dışında zaman içinde JackWelch (General Electric) veya Herbert Henzler (McKinsey) gibiCEO’lar listeme girdi. Bugün dönüp baktığımda, o zaman içinde yaşadığım dünyanıneserleri olarak yorumluyorum.

eBay‘deçalışırken de eBay’in satın aldığı Skype şirketinin kurucusu Niklas Zennströmrenkli bir şekilde hayatıma girdi. Yaptıklarını ve özellikle neden yaptığınıdinledikten sonra, hayatıma ilk defa bir girişimciyi rol modeli olarakbenimsedim.

Elon Musk ise bugünlerde bana en çok ilham veren isimlerden.Kendisi Paypal kurucu ekibinden çıkmadır (Paypal mafya diye bilinir). Oradankazandığı sermaye ile Tesla’yı (elektrikli araba), Space X’i (uzay yolculuğu veservisleri) ve Solarcity’i (Güneş enerjisi) ayağa kaldırmıştır. Bu üç şirket debana inanılmaz düzeyde heyecan veren girişimlerdir. Zaten ilk başta Paypal’dansonra bir değil üç tane başarılı ve sıradışı girişim ile sahalara geri döndüğüiçin gıpta ederek kendisini izlemiştim. Ondan sonra mütevazi duruşu, yaptığıişlerdeki başarısı ve akıllı yorumları ile ciddi bir rol modeli oldu. Paypalsonrası her akşamını yüzme havuzunda viski içerek ve yavaştan kilo alarak dageçirebilirdi ve tabii ki buna kimsenin diyecek bir lafı olamazdı ama böylesieminim onu çok daha genç ve zinde tutuyordur. Bir de farkında olmadan ilhamverdiği insanlar onun sayesinde yeni ufuklara açılıyorlar.

Başarısızolmak nedir? Başarısızlık insanlığın geneli tarafından “kötü” olaraktanımlanıyor elbet. Başarısızlıktan sonra gelen süreçte mental olarak çöküntüyeuğrayan insanlar oldukça fazla. Bu çöküntünün aksine, başarısızlığı kendilehimize nasıl kullanabiliriz?

Bir başarıdan bir satır, bir başarısızlıktan bir kitapöğrenebiliriz. Hepimizin hayatında kaybettiğimiz anlar veya başarısızlıklarvardır. Kaybetmek hayatın bir doğal bir parçası ama “param yok” demekle“fakirim” demek arasında büyük farklar vardır. Kaybedince bundan ders çıkarmayıve yeniden ayağa kalkıp, devam etmeyi bilmemiz gerekiyor.

Kaybedenler de kazananlar gibi ortak özelliklere sahiptir.Bazıları kaybederken başkalarına zarar verir. Bazıları ise sadece kendine.Bazıları büyük kaybeder, bazıları her gün ufak kaybeder. Bazıları kaybettiğinibilmez, bazıları bunun çok farkındadır. Bazıları kaybetmeyi bir tutku, hattabir bağımlılık haline getirir.

Başarısızlığı kendi lehimize kullanmak için başarısızlıklarınortak dinamiklerinden uzak durmalıyız. Bunlardan ilki irade gücünün zayıfolması. Hedeflerinize ulaşmak için gerekeni yapmıyorsanız, iradeniz yeterincekuvvetli değilse, kaybetmeye mahkumsunuz. Kendinizi bu ataletin pençesinebırakmamanız gerekiyor. İkincisi ise başarısızlığı şansa veya dış faktörlerebağlamak. Bir şeyi başaramamışsak hayıflanmak ve başka kişileri, durumlarısuçlamak yerine kendimizi dürüstçe sorgulamalıyız. Kurnazlığa yatmak ise enyaygın olanlarından çünkü kurnazlığa yatmak, işini en doğru ve en verimlibiçimde nasıl yapacağına kafa yormak yerine, kısa yoldan ilerlemek oluyor.Bilgi açığınızı kurnazlıkla kapatıyorsunuz, beceri yetmezliğinizi isekabadayılıkla kapatıyorsunuz. Başarısızlığı lehimize çevirmek için uzakdurmamız gereken dördüncü dinamik ise, başarılı olma korkumuzu yenmek.Başarısız insanlar başarılı olmaktan korkarlar ve çevrelerindekileri de aşağı çekerler.Buna izin vermemek gerekir. Son olarak başarı hakkındaki bildiğimiz tüm yanlışşeyleri unutmalıyız çünkü başarılı insanlar başarılarının sırrını çok iyibilirler. İşin kötü tarafı, başarısız insanlar da başarının sırrını çok iyibildiklerini düşünürler. Aradaki fark, başarısız insanlar bunu yanlış bilir vekendilerini geliştirmeye kapatırlar. Başarı herkesin fikir sahibi olduğuama çok az insanın bilgi sahibi olduğu bir alandır. Başarısızların başarılıolması için başarı hakkında bildiklerinin bir bölümünü unutmalarıgerekmektedir.

Öğrencilikhayatınızda bir girişim maceranız oldu mu? Varsa bahsedebilir misiniz?

Öğrencilik yıllarında girişim maceram olmadı çünkü hayatım boyunca“kendi işini” yapma kültüründe büyütülmedim, yaşamadım, hatta hiç düşünmedim.Ta ki hayatım internet ile kesişene kadar. Aslında ben girişimcilik dünyasınageç adım atanlardanım. Markafoni’yi kurmamla birlikte girişimcilik dünyasınagirmiş oldum. İlk girişimim Markafoni’ydi. “Keşke girişimciliğe 20 yaşımdaykenbaşlasaydım” diye kendi kendime hayıflanmışımdır. Aynı deneyimi enazından başka genç insanların yaşamaması, 40 yaşında girişimci olmak yerinegirişimciliğe istediği zaman adım atması umuduyla, Türkiye GirişimcilikVakfı’nı beni destekleyen mütevelli heyet üyelerimiz ile birlikte kurma kararıaldım.

Üniversiteningirişimcilik ruhunu aşılamak için çok geç olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle hayır. Hatta tam da yeri ve doğru zamanı olduğunudüşünüyorum. Bu nedenle Girişimcilik Vakfı’nı kurma kararı aldım. Türkiye’dekimevcut yapı hâlihazırda girişimci olmaya karar vermiş kişilere yönelikhızlandırma programlarından ve sonrasındaki desteklerden oluşuyor. Oysagirişimcilik kültürünü geliştirmek için önce altyapı oluşturmanız, bizimGirişimcilik Vakfı ile yapmaya çalıştığımız gibi, buna temelden başlamanızgerekir. Burada en doğru başlangıç noktası da üniversitelerdir. Üniversiteler,girişimcilik için doğru inkübasyon alanlarını oluşturuyor. Çünkü gençler, buyaş aralıklarında ve üniversite ortamında risk almaya, farklı ve yeni şeyleröğrenmeye, en önemlisi de ilham almaya çok daha açıklar.

Markafoni’ningelişim sürecinde insanların (müşteri) e-ticaret konusundaki güvenini nasılkazandınız?

Markafoni’nin kurulmasını takiben, ilk olmamızın verdiği birdinamikle marka son derece hızlı bir şekilde ağızdan ağıza yayıldı.Markafoni’nin kurgusunu arkadaşlarımız kendi arkadaşlarına anlatıyordu. Busayede ilk bir milyon üyemiz, pazarlama desteği olmadan aramıza katılmıştı.Süreçten memnun kalan müşteriler de, Markafoni’yi arkadaşlarına anlatıyordu vebiz de onları yeni müşteriler olarak aramıza katıyorduk.

Hiç bukadar büyümeyi hayal ettiniz mi?

Her zaman hayallerimizi yeniledik. Tabii ki en başta en büyüke-ticaret sitelerinden biri olacağımızı ve özellikle bu kadar hızlı yayılacağımızıtahmin etmiyorduk. Türkiye dışına açılan ilk e-ticaret sitesi olacağımızı dahayal etmiyorduk. 2,5 sene gibi hızlı bir sürede “exit” yapacağını dadüşünmüyorduk. Gelişmeler doğrultusunda hayallerimiz de büyüdü. 

Şirketyönetiminde başarınızı tetikleyen 3 ana faktör nedir?

Şirket yönetiminin bir orkestrayı yönetmeye benzediğine inanırım.İyi elemanları seçtikten sonra, kendi alanlarında inisiyatifi onlara bırakmaklazım. Yanlışları olunca, buna beraber katlanmak gerekiyor. Böylece herkeskendini geliştiriyor. Zamanla güzel bir takım ruhu oluşuyor. 

İyi birekip sizce nedir? Siz nasıl oluşturdunuz?

Sizin için çalışacak insanları seçmek, bir girişimin veya birşirketin en önemli süreçlerinden biri. Burada değişmeyen bir kural var: İyibirini seçerseniz, o kendi ekibini oluştururken yine iyi birilerini getiriyor.Veya daha önce beraber çalıştığınız ve iyi iş çıkarttığınız kişilerle aynışekilde devam etme ihtimaliniz çok yüksek oluyor.

Bana göre iyi bir ekibin özellikleri şöyle: Mutlaka bir kişininiyi bir hikaye anlatıcısı olması gerekiyor. Tasarımcılar da soyut fikirlerisomutlaştırmak ve yaratıcılığın sınırlarını zorlamak için gerekli.Geliştiriciler ise, gerek yazılımları gerek fikirleri bir üst düzeyetaşıyabiliyor. Aranızda bir de “sihirbaz” olması iyi olacaktır; size imkansızınaşılabileceğini her fırsatta göstermesi ve eldeki malzemeyi dönüştürecekyetkinliğe sahip olması açısından. “Stabilizer” olarak tanımladığım kişi de,ekibi yeri geldiğinde dengeleyecek, yavaşlamanız gerektiğinde bu ihtiyacıhissedecek kişidir. Bir de ekipte mücadeleci ve savaşçı ruha sahip birinibarındırmalısınız. Pes etmemek ve inancınızı güçlendirmek için… Ekibinizdeki“kaşif” ise, yenilikçiliğinizin anahtarı, geleceğin izindeki kişi olacaktır.“Dreamer” olarak tanımladığım kişi de, hayal kurmayı unuttuğumuz dönemlerde,bizi motive edecek ve girişimciliğin olmazsa olmazı olan büyük düşünüp küçükadımlar atmamız gerektiğini hatırlatacak kişidir. Ekibinizde bir de mentorolmalı; yani bir akıl hocanız ve zorlu süreçlerde danışmanlık alabileceğinizbiri. Son olarak iyi bir ekibin üyesi de doğru insanları işe alabilen kişidir.

Her projedeaynı ana ekiple mi çalışıyorsunuz?

Hayır, her projede farklı ekiplerle çalışıyorum; konular veuzmanlık alanları değişiyor. 

Sizhedeflerinizi nasıl koyuyorsunuz?  Kısa vadeli mi, uzun vadeli mi?

Benim kısa vadeli hiçbir hedefim yok diyebilirim. Hepsisürdürülebilir, uzun vadeli hedefler. Hedefi bildikten sonra yolu bulmak dahakolay. 

Ofisdizaynı çalışanlardan aldığınız verimi nasıl etkiler?

Güzel bir ofisin çalışanlara verilen değeri gösterdiğine inanırım.İyi ve kullanışlı bir ortamın, insanların daha iyi çalışmasını sağladığınainanırım. Ufak detaylarla bile uğraşmayı severim. 

Bir markayıbüyütüp satmak nasıl bir his?

Bir markayı büyütüp satmak tabii ki çok güzel bir başarı. Amanasıl bir süre zarfında satıldığına da bakmak gerekiyor. Markafoni için bu süre2,5 seneydi ve bu kısa zamanda Türkiye’deki en büyük teknoloji satışlarındanbiri olmuştu. Benim asıl gurur duyduğum nokta bu. 

GirişimcilikVakfı’nın da kurucususunuz. Fellow Programı’yla gençlere farkındalık yaratmayıve iş hayatında erken yaşta aktif rol almalarına imkân tanıyorsunuz. FellowProgramı’na aradığınız kişilerde istediğiniz temel özellikler nelerdir?

Biz “dünyayı değiştireceğine” inanan gençleri bulmak istiyoruz.Daha çok özgüvenli, ne istediğini bilen, ileri görüşlü, uzun vadeli plan yapan,fikrine inanan ve savunan bir profilden bahsedebiliriz. Fakat bunu genellememekgerektiğine inanıyorum çünkü Girişimcilik Vakfı ile girişimcilik kültürünüaşılamayı ve  gençlerin ilham almalarını sağlamayı amaçlıyoruz. Hattagençlerin içindeki bu potansiyel vasıfları ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Herbireyin içinde böyle bir ruh veya vasıf olabilir. Bizim hedefimiz, girişimcilikve liderlik açısından en yatkın ve en yetenekli gençleri bulmak.

Bunun dışında Fellow Programı başvurularında belirlediğimiz bazıkriterlerimiz ve başvuru süreçlerimiz var. Programımız, 17-24 yaşında, T.C.vatandaşı olan, Türkiye’de ikamet eden, Türkiye’de bir üniversiteye girmeye hakkazanmış ve kayıt yaptırmış olan ve hâlihazırda üniversitelerin 1, 2, 3 ve 4.sınıflarında okuyan tüm üniversite öğrencilerine açık. Bu kriterlere sahip olanve sitemizde belirttiğimiz tüm aşamaları başarıyla tamamlayan üniversiteöğrencileri vakfımızın fellow’larından biri oluyor.


Türkiye’deyapmayı hayal ettiğiniz bir Girişimcilik etkinliği var mı?

Her yıl tekrarlanan ve insanların bir yıl öncesinden takvimlerindeişaretledikleri, uluslararası düzeyde gerçekleşecek bir girişimcilik kongresi. 

Yarattığınızyeni marka UNDO’nun çıkış hikâyesi nedir? Ve Türkiye pazarına ne zaman girecek?

Türkiye aslında çok önemli bir ayakkabı bağcığı üreticisi, fakatbugüne kadar bu potansiyel ortaya çıkmamış ve değerlendirilmemiş. Dünya çapındada sadece ayakkabı bağına odaklanan bir marka henüz yok. Dolayısıyla biz deİstanbul merkezli tasarım stüdyosu “UNDO Labs” ile birlikte bunu bir fırsatolarak gördük ve Türkiye’nin üretim potansiyelini markalaştırmak üzereyatırımlarımızı bu yönde gerçekleştirdik. Bunun için dünyanın önde gelen bağışsitesi Kickstarter üzerinden bir bağış kampanyası başlattık. Altı farklı renk ve10 bin adet üretimle piyasaya süreceğimiz bağcıkları 15 dolara satmayıplanlıyoruz. Undo Labs'ınbu ürününü, ileride diğer endüstrileri hedefleyecek yeni aksesuarlar da takipedecek.

UNDO’nun çıkış noktalarından biri de ayakkabı endüstrisininyarattığı ekolojik tahribatı elimizden geldiğince azaltmak. Çünkü bildiğinizgibi ayakkabı üretmek endüstriyel bir süreç ve ayakkabının parçalarınınhazırlanmasından mağazalara ulaştırılmasına kadar müthiş bir karbon salımıyaratıyor. Tek bir ayakkabının karbon emisyonunun yaklaşık 14 kg. olduğunuhesap ettiğimizde ayakkabının giydiğimiz kıyafetler ve aksesuarlar arasında enyüksek karbon salımı yapan ürün olduğunu anlayabiliriz. Siz UNDO bağcığınıaldığınızdaysa, biz sizin adınıza aldığımız karbon ofset kredisi ile yeryüzüneverilen bir ayakkabılık karbon zararını kapatıyoruz. İsmimizin de açıkça dilegetirdiği gibi, doğaya yönelik bu tahribatı ‘geri alıyoruz’ (UNDO).

Türkiye pazarına giriş ise ABD pazarından sonra olacak. Şu an içinbir acelemiz yok.

Ve sonolarak, Siz Sina Afra olarak “ben, şahsen, bizzat kendim şöyleyim” i nasıltanımlarsınız.

Üslubu yumuşak, içeriği sert biriyim sanırım.

Bu güzelröportaj için tekrar ModaHayat ailesi adına Sina Afra’ya teşekkürlerimisunuyorum.

 

ÖNERİLER